19 Ağustos 2013 Pazartesi

Rakı, kendi dilini, adabını, edebiyatını kısaca kültürünü yaratmıştır.

Osmanlı döneminde “usta meyhaneci” lere barba denirdi. “Tezgahçı” içki tevzi tezgahında görev yapar, sofradaki konuklara ise “saki” (ortacı) hizmet ederdi.

Sakilerin konuklarına cilve yaptıkları, bel kıvırdıkları, göz süzdükleri bilinir. Sakiler meyhane müdavimlerine seksi gösteriler de sunarlardı.

Ramazanda meyhaneler kapatılırdı.

Bayram arifesinde meyhaneciler gedikli müşterilerinin evlerine midye veya uskumru dolma gönderirlerdi. Buna "unutma bizi dolması" denirdi.

Meyhanelerin müslüman olmayanlar tarafından işletilmesinin nedeni, içkinin şeriaten yasak olmasının yanında, meyhanecilik mesleğinin süfli meslek olarak kabul edilmesinden de kaynaklanıyordu.

Bu yüzden de aileler kızlarını meyhanecilere vermek istmezlerdi.

Halk arasında rakıya aslan sütü denilmesinin nedeni eski Osmanlı meyhanelerinde rakının aslan kabartmalı kaplarda sunulması ve renginin sütle aynı renkte olmasıdır.

Ve bu inanışın sonucunda insanlar rakının içildiği zaman insana cesaret vereceğine inanırlar.

Rakı sofrasına çilingir sofrası adı da verilir. Rakının içen kişiyi açtığı düşünüldüğü için rakı sofrasına çilingir sofrası denir. İçkisofralarına halen bugün dahi, “içelim, açılalım” diye oturulur.

Rakı içmeye demlenme de denir. Demlenme sohbet anlamına gelen bir sözcüktür. Bu da rakı sofrasında sohbetin önemini gösteren bir vurgudur.

Alkolü fazla kaçıranlara ise küfelik adı verilirdi. Türkler yasaklar nedeniyle meyhanecilik yapmamıştır ama alkol ve meyhane üstüne birçok şarkı yapılmış, birçok şiir yazılmıştır.

İçki, Türk edebiyatının başlıca konularından birisi olmuştur. Birçok şiir içki üstünedir.

0 yorum:

Yorum Gönder