25 Ekim 2013 Cuma


1 İDDAA

Gizliliği kalkan FBI dosyasındaki bilgiler ise 1962 de intihar eden Monroe nun, aralarında dönemin ABD Başkanı John F. Kennedy nin kardeşi Robert Kennedy nin de içinde bulunduğu bir grup tarafından kurulan bir komploya kurban gittiğini ortaya çıkardı.

Avustralyalı film yapımcısı Phillippe Mora nın bulduğu FBI dosyasındaki bilgilere göre Monroe nun intiharında en yakın çevresi, yani sevgilisi Robert Kennedy, psikoloğu, yayıncısı ve ev işlerine yardımcı olan kadın görevli ile Hollywood dan arkadaşı aktör Peter Lawford rol oynadı.

FOX şirketiyle sözleşmesi iptal edildikten sonra bunalıma giren Monroe, sevgilisi Kennedy den yardımcı olmasını istedi.

Ancak Kennedy nin sözünü tutmaması ve karısından da boşanmaması üzerine ünlü yıldız, kamuoyunun dikkatini çekmek için uyku ilacı içerek sahte bir intihar girişimi yapmayı planladı.

Komplocu grup, yıldızın psikoloğundan aşırı miktarda uyku ilacı almasını sağladı. Monroe ya da "İlacı içtikten sonra seni kurtaracağız" dediler. Lawford, intihar günü Monroe nun hapları içip içmediğini kontrol etmek için gün boyu telefon etti.

Sonuçta Monroe nun hapları içtiğini öğrenen ekip, yıldızı kurtarma sözünü yerine getirmeyerek onu ölüme terk etti.

2.İDDAA) 

Marilyn Monroe, sürekli olarak takip ediliyordu, CIA, başkanı Edgar Hoover’in haberi olmadan yellenemiyordu bile. Hoover, komünistlerin ve Marilyn Monroe’nun evinin dinlenmesi, dinleme cihazları yerleştirilmesi için Mafia’yı kullanmıştı. 

Bu arada, Marilyn’nin evine dinleme cihazları yerleştiren adam hapiste öldü, söylentilere göre ünlü oyuncunun öldürülmesi videoya alınmıştı. Cinayet mahallindeki ilk polis bile onun öldürüldüğünü iddia etmişti, cinayeti örtme teşebbüslerinin hepsi birer kanıttı. Edgar Hoover ve Mafia, Marilyn Monroe cinayetinden doğrudan sorumluydular.
 

Marilyn Monroe, öldüğü gün yani 4 Ağustos 1962’de psikiyatristiyle görüşmüş, bir ara komşular Robert Kennedy’in evden çıktığını görmüşler, akşam 8’de yatak odasına gitmiş ve masözüne telefon edip çağırmış. 

Aynı gün, sabaha karşı 4 sularında, Marilyn Monroe’nun yardımıcısı odasından ışık sızdığını görünce bakmış ve ünlü oyuncunun yatağında, çıplak halde uzandığını görmüş, bir elinde telefon ahizesini tutuyormuş, kadın bir şeylerin ters gittiğini anlayıp psikiyatriste tel. etmiş, o da Dr. Engelberg’i çağırmasını söylemiş. 

Her iki doktor da gelmişler ve Marilyn Monroe’nun öldüğünü söylemişler.Ölümü tutanaklara aşırı dozda uyku ilacı zehirlenmesi yüzünden diye kaydedilmiş. Kanında 4.5 mg. ve karaciğerinde de 13 mg. barbiturat bulunmuş. 

Ama ölüm sebebinin zehirlenme olarak geçmesine rağmen, midesinde ve barsaklarında hiç ilaç izine rastlanmamış. Adli tıptan Dr. Sidney Weinberg, Marilyn’in ağız yoluyla herhangi bir ilaç almış olmasının imkansız olduğunu söylemiş.

Evde hiç şırınga bulunmamış, ayrıca iğneyle uyuşturucu aldığını kimse görmemiş, otopsi raporlarına göre de vücudunda iğne izi bulunmamış, o gün Marilyn’in konuştuğu herkes kadının gayet neşeli ve pozitif olduğunu söylemişler, maddi olarak zaten gayet iyi durumdaymış, sadece aşk hayatında sorunlar yaşıyormuş.
 


Bilindiği gibi, Marilyn Monroe, dönemin Amerikan başkanı John F. Kennedy ile yasak bir aşk hayatı yaşıyordu, (Kennedy, evli ve 2 çocuk babasıydı). Bu ilişkiyi başkanın kardeşi Robert Kennedy de biliyordu ve Marilyn’i vazgeçirmek istiyordu. 

Marilyn’in ölüm kağıdını imzalayanlardan Lionel Grandison, “her şey gerçeği örtbas etmek için hazırlanmıştı, gerçek otopsi raporu ortadan kaybolmuştu, Marilyn’in yazdığı ve intihardan hiç bahsetmediği bir not yine kaybolmuştu, ilk polis raporu da kayıptı, bana raporu imzalamam gerektiği yoksa başımın derde gireceğini söylendi, ayrıca oyuncunun ölümünden sonra sorgulanmaları beklenen iki çok önemli tanık ortadan yok oldular!
 

Marilyn Monroe’yu Kim Öldürdü? (Who Killed Marilyn Monroe?) isimli kitabın yazarı Tony Sciacca’ya göre Amerika başkanını ve kardeşinini yani Kennedy’leri skandaldan korumak isteyen, ihtimal Mafia bağlantısıyla- sadık bir CIA görevlisi, öldürücü (makat bölgesine) dozda uyku ilacı enjekte ederek öldürmüştü.
 

Bu konuda başka teoriler de var, bazıları tam tersine bir skandal çıkmasını isteyen sağcıların öldürdüğünü, kimileri Fidel Castro taraftarlarının intikam almak için böyle bir şey düzenlediğini bile iddia ediyorlar. Bazıları da Robert Kennedy’e şantaj yapmak için böyle bir cinayet işlendiğini söylüyorlar.
 

Bu arada Marilyn Monroe, daha önce 4 kez intihara teşebbüs etmişti, bu yüzden herkes onun intihar ettiğine kolayca inanacaktı. Sonuçta ölüm sebebi ‘intihar’ olarak açıklandı. Ama günümüzde kimse onun intihar ettiğine inanmıyor.

Şu anda 88 yaşında olan Los Angeles savcısı John Miner dahi, Marilyn Monroe’nun bir cinayete kurban gittiğine eminler.
 

Sonuçta, dünyanın en güzel sarışını, 36 yaşında dünyadan göçüp gitti..Ardında bir sürü güzel, hoş film ve şarkılar bırakarak...

Elton John onun için hüzünlü bir şarkı bestelemişti: Candle In The Wind. (Rüzgardaki Mum) ne garip tesadüftür ki, aynı şarkıyı Prenses Dianan'nın cenaze töreninde, Diana için de okumuştu.

PSİKOLOGUYLA SON KONUŞMASI

Marilyn Monroe'nun genç yaşta ölümü, 43 yıldır tartışılırken, efsane sarışının 'tedavi için' doldurduğu kasetler ortaya çıktı. 5 Ağustos 1962 günü yatağında ölü olarak bulunan yıldızın, aşırı derecede uyku hapı alarak zehirlendiği anlaşılmıştı. 36 yaşında ölen Monroe'nun intihar olarak değerlendirilen ölümünün ardındaki sır perdesiyse aralanamadı.

Ölümünün 43. yılılında Monroe'dan kalan en ilginç hatıraysa tedavi sürecinde, psikiyatrının dinlemesi için doldurduğu söylenen kasetler.

Bu konudaki tek kaynak 1982'de kasetlerin varlığını başsavcılığa bildiren emekli Los Angeles savcısı John W. Miner. 86 yaşında olan Miner, Monroe'nun ölümünden sonra soruşturma için yıldızın psikiyatrıyla görüşüp kasetleri dinlediğini ama ona verdiği sözden dolayı içeriklerinden kimseye söz etmediğini söylüyor.

Verdiği sözü, psikiyatrın ölümünden sonra doktor, Monroe'nun katili olarak gösterildiğinde bozarak polise kasetlerden bahseden ancak 'Kaydı yok' diyen Miner, kendisindeki kaset metninin bir kopyasını yakın bir zamanda The Times gazetesine verdi.

Özel hayatını anlatmış Monroe kasette, serbest çağrışım adı verilen tedavi tekniği gereğince aklına gelen her şeyi söylemiş.

Yıldızın anlattıklarında Oscar'a karşı duyduğu takıntıdan, Joan Crawford'la yaşadığı lezbiyen ilişkiye, oyuncu Clark Gable'da bulduğu baba sevgisinden, Shakespeare'in bir oyununda oynama ve ciddiye alınmaya dair tutkularına kadar özel hayatına dair ayrıntılar var.

Miner böyle planları olan ve ne istediğini bilen bir yıldızın intiharına anlam veremiyor. Adının Kennedy'yle aşk dedikodularına karıştığı, uyuşturucu bağımlılığı yüzünden 'Something's Got to Give' filminin kadrosundan çıkarıldığı dönemde kasetleri dolduran Monroe, kayıtları ölümünden bir gün önce doktoruna teslim etmiş.

Aptal sarışın imgesini akıllara yerleştiren yıldızın Sigmund Freud ve James Joyce gibi isimlerle ilgili söyledikleri ise tezat bir tablo çiziyor. Monroe, Freud'un 'Giriş Dersleri'yle ilgili yorum yaparken "O tam bir dâhi! Her şeyi çok anlaşılır kılıyor" diyor.

 James Joyce'dan ise 'kadın-erkek tüm insanların ruhuna işleyebilen bir yazar' olarak söz ediyor. Güzel yıldız, aktör Clark Gable'a duyduğu hayranlığıysa 'The Misfits'te öpüşme sahnelerinde onu gerçek bir tutkuyla öptüm.

Onunla yatmak istemedim ama onu ne kadar beğendiğimi hep bilmesini istedim' sözleriyle anlatıyor. Başkan John F. Kennedy'den övgüyle söz eden Monroe, 'Bu adam ülkemizi tamamen değiştirecek' iddiasında.

Konuşmasında başkanla aşkına dair hiçbir işaret vermeyen yıldızın başkanın kardeşi Robert F. Kennedy için söyledikleriyse şöyle: Onun için kalbimde hiç yer yok, ama onu incitmeye cesaretim yok... (Los Angeles Times)

0 yorum:

Yorum Gönder